YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA TÜRKİYE’DE AİLE ŞİRKETLERİ
Giriş
Yargıtay Kararları Işığında Türkiye’de Aile Şirketleri : Aile şirketleri, aile üyeleri tarafından kontrol edilen ve yönetilen şirketler olup genellikle ailenin bir veya daha fazla üyesi tarafından kurulmuş, sahiplenilmiş veya devralınmıştır. Aile şirketleri genellikle ailenin değerlerini ve mirasını korumak için kurulurlar. Aile üyeleri sıklıkla yönetimde ve karar alma süreçlerinde aktif rol alırken, şirketin başarısını ve sürdürülebilirliğini sağlamak için stratejik yönetim kararları alırlar.
Aile şirketlerinin aile bağlarına dayalı güven, esneklik ve hızlı karar alma gibi avantajları bulunsa da aile içi çatışmalar, profesyonel yönetim eksikliği, işletme ve aile arasındaki sınırların belirsizliği ve gelecek nesiller için halefiyet planlaması gibi zorlukları da vardır. Halefiyet planlamasının bir aile şirketi için ne kadar önemli olduğu hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak isterseniz hazırlamış olduğumuz “Halefiyet Planlaması” başlıklı bilgi notuna buradan ulaşabilirsiniz.
Yukarıda belirtildiği üzere aile içinde yer alan sıkıntılar ve anlaşmazlıklar şirketin feshine bile yol açabilmektedir. İlgili durumla ilgili Türk Ticaret Kanunu’nun “Haklı sebeplerle fesih” başlıklı 531. Maddesi aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.
“Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.”
Yargıtay Kararları Çevresinde HAKLI SEBEP Kavramı
Anonim ortaklıklar bakımından haklı sebep olarak nitelendirilebilecek durumların, objektif olması ve pay sahibinin şahsından bağımsız olması gerekmektedir. Bundan dolayı anonim ortaklıklar bakımından kişisel sebepler haklı sebep olarak nitelendirilemezler. Başka bir deyişle olayda haklı sebep olduğu ancak pay sahibi olduğunuz şirketin faaliyete devam etmesinin objektif olarak beklenemez bir hal aldığı durumlarda mevcut olduğu kabul edilebilir. Ancak pay sahipleri arasındaki şahsi ilişkilerin istisnai hallerde ve sadece aile şirketlerinde dikkate alınabileceği hususu, Yargıtay, doktrin ve İsviçre Federal Mahkeme içtihadında dile getirilmiştir.
Ayrıca, haklı sebebin gerçekleştiği hususunun kabulünde şirket, diğer pay sahipleri, çalışanlar gibi diğer menfaat sahiplerinin haklarının da dikkate alınması gerektiğinden haklı sebep ve bunun devamında fesih, son çare (ultima ratio) olarak kabul edilebilmelidir.
Hem aile şirketinin söz konusu olduğu durumlarda pay sahipleri arasındaki şahsi ilişkilerin haklı sebep sayılabileceğine dair hem de feshin son çare olarak kullanılması gerektiğine dair emsal Yargıtay kararı aşağıdaki şekildedir.
Yargıtay Kararı – 11. HD., E. 2014/3669 K. 2014/10238 T. 02.06.2014
“(…) Dava konusu şirketin ana sözleşmesinde yer alan faaliyet amaçlarını gerçekleştirmeye yarar bir kısım taşınmazlarını elinden çıkardığı, 2006 yılından beri gayri faal durumda olduğu, ortaklar arasında yaşanan ihtilaflar nedeniyle davaların süregeldiği ve bu itibarla davada haklı nedenlerle fesih koşullarının gerçekleştiği sabit ise de; dosya içerisinde yer alan bilirkişi raporları ve belgelerden aile şirketi vasfındaki davalı şirketin halen elinde bulundurduğu malvarlıklarıyla şirket anasözleşmesinde yer alan amaçları rahatlıkla gerçekleştirebilecek durumda olduğu, davacı ortakların ortaklıktan ayrılması halinde şirket anasözleşmesinde yapılacak değişiklikle şirketin amaçlarının değiştirilebileceği, esasen davacı ortakların da ortaklıktan çıkmayı isteyip sadece ödenecek pay bedeli hususunda diğer ortaklarla anlaşamadıkları hususu gözetildiğinde şirketin, haklı nedenle feshi yerine davacı ortakların pay bedellerinin taraflarlarına ödenmesi suretiyle ortaklıktan çıkarılmalarına karar verilmesinin somut olaya uygun olacağı gözetilmeksizin yazılı gerekçeyle bu yöndeki talebin reddi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir. (…)”
Yargıtay’ın son yıllarda aile şirketlerinde kişisel ilişkilerin haklı sebep sayılabileceğine ilişkin vermiş olduğu kararlar da yukarıda yer alan emsal karar ile aynı doğrultudadır.
Yargıtay Kararı – 11. HD., E. 2019/2942 K. 2021/1647 T. 24.2.2021
“(…) Anonim ortaklık bir sermaye ortaklığı olduğundan kural olarak pay sahiplerinin kişisel özelliklerinin ortaklığın işleyişinde rol oynamayacağı kabul edilmiştir. Bu yüzden, çok sayıda pay sahibinin bulunduğu büyük çaplı anonim ortaklıklarda kişisel sebepler tek başına haklı sebep teşkil etmez. Ancak aile şirketlerinde ve küçük ortaklıklarda kişi ortaklıklarıyla önemli benzerlik söz konusudur. Bu bakımdan somut olayın ve şirket tipinin özelliklerine göre, bir sermaye ortaklığı olan anonim ortaklıkta dahi, istinaden kişisel sebeplerin de haklı sebep sayılarak ortaklığın feshine, davacı pay sahiplerinin ortaklıktan çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verileceği kabul edilmelidir (11. HD, 02.06.2014, E. 2014/3669, K. 2014/10238).
Bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, davacının ortağı bulunduğu davalı şirket, bir aile şirketidir. Şirket ortakları arasındaki sorunlar özellikle ortaklar arasındaki çekişme ve dava dışı ortaktan kaynaklanan hakaretin bu tür şirketler bakımından haklı sebep oluşturacağının kabulü gerekir. Bu bağlamda davacı ile dava dışı ortak … arasındaki ceza mahkemesine intikal eden karşılıklı hakaret olayından sonra meydana gelen ortaklar arası gruplaşma, bir bütün olarak fesih için haklı sebep oluşturmaktadır. (…)”
Yargıtay Kararı – 11. HD., E. 2021/6211 K. 2023/1588 T. 15.3.2023
“(…)
- DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde; davalı şirketin bir aile şirketi olduğunu, davalı şirketin iştigal konusunda faaliyet gösteren Opsan AŞ.’de davalı şirket hissedarı……’nun paydaş ve yönetici konumunda haksız rekabet fiiline devam ettiğini, ortaklar arasında güven kalmadığından ortaklığın çekilmez hale geldiğini ileri sürerek davalı şirketin fesih ve tasfiyesine, şirkete ait taşınmazın şirketteki paylar oranında paydaşlar adına tapuda tescili yoluyla tasfiyenin gerçekleştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
(…)
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile haklı sebeplerin oluştuğu, uzun bir süredir ortak olmanın ana gayesi olan kâr elde etme ve kâr payı alma hakkından yoksun olan davacıların bu duruma daha fazla katlanamayacakları, bu nedenle de şirketin yaşatılmasında da fayda görülmediği ve yine tek mal varlığı olan fabrika binası kaldığından şirketin bölünmesine de imkan olmadığı gerekçesi ile davacıların şirketin feshi ve tasfiyesi talebinin kabulü ile Ersu Mak. San…A.Ş ‘nin haklı sebeple fesih ve tasfiyesine karar verilmiştir.
- İSTİNAF
(…) davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
(…) Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA, (…)”
Yargıtay Kararı – 11. HD., E. 2020/303 K. 2020/4336 T. 21.10.2020
“(…) Davacılar vekili, müvekkillerinin davalılarla birlikte diğer davalı şirketin ortakları olduklarını, aile şirketi niteliğindeki davalı şirketin yay imalatı ve kuruyemiş paketlemesi alanında faaliyet gösterdiğini, müdür sıfatı olan davalı …’nın şirketi tek başına idare ettiğini, müvekkillerini şirkete sokmadığını, defter ve kayıtları incelemesine izin vermediğini, faaliyetin sona ermesine rağmen şirketi devamlı borçlandırdığını, müdüre güvenlerinin azaldığını, haklı nedenlerin oluştuğunu ileri sürerek, ortaklıktan çıkmalarına izin verilmesine ve ayrılma paylarının tahsiline, olmadığı takdirde şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
(…)
Mahkemece bozma ilamına uyularak ve tüm dosya kapsamına göre yapılan yargılama sonucunda; davacıların imzalarının kullanılarak ortaklar kurulu kararı alındığı, limited şirket ortakları arasında bulunması gereken güven ilişkisinin zedelendiğinin anlaşıldığı, 6102 sayılı TTK’nın 573/1. maddesi uyarınca limited şirketlerin tek ortaklı olarak da tüzel kişiliğini ve ticari hayatlarını sürdürmelerinin mümkün hale geldiği, bu durum karşısında, 6103 sayılı Kanun’un 3. ve 6102 sayılı Kanun’un 573/1. maddeleri hükümleri dikkate alınarak, TTK’nın 638. maddesi uyarınca davacı ortakların payların gerçek değerinin ödenerek şirketten çıkmalarına izin verilmesine karar verilmesi gerektiği, davalılardan …’nın payının tamamını dava dışı …’ya devrettiği, davacı vekilinin …’nın vekaletnamesini sunduğu, dava açıldıktan sonra davaya konu bir malın veya hakkın üçüncü kişilere devredilebilmesinin tasarruf serbestisi kuralının gereği olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne, davacı ortaklardan …’nın 772.340,80 TL ortaklık payının, …’nın 772.340,80 TL ortaklık payının, …’nın 772.340,80 TL ortaklık payının tahsil edilmek sureti ile şirketten çıkmalarına izin verilmesine, davacı vekilinin kayyım talebine ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.
(…) SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı şirket vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, (…)”
Haklı sebeplerin neler olduğu mahkeme tarafından her olay bazında ayrıca değerlendirilse de Yargıtay kararlarından da yola çıkarak genel hatları itibariyle aşağıdaki şekilde listelenebilir:
- Şirketin sürekli zarar etmesi
- Ortaklar arasındaki ciddi anlaşmazlıklar
- Bilgi alma ve inceleme hakkının kısıtlanması
- Genel kurul toplantılarının yapılmaması
- Genel kurul toplantılarındaki usulsüzlükler
- Şirket organlarının çalışamayacak şekilde bloke edilmesi
- Şirketin kuruluş amacının gerçekleşmesini önlemek
- Şirket kaynaklarının kötüye kullanımı
- Aile şirketlerinde yaşanan ailevi ve kişisel sorunların şirket üzerinde olumsuz etki yaratması
- Mali açıdan hiçbir geçerli sebep bulunmamasına rağmen uzun süre kâr dağıtımı yapılmaması
- Şirket yöneticilerinin kişisel menfaatleri yönünde hareket edip şirketi borca batık hale sürüklemesi
- Şirketin, çoğunluk pay sahibi tarafından kötü yönetilmesi sebebiyle mali sıkıntı içinde bulunması
- Şirket kasasının sistematik bir şekilde boşaltılması
- Azınlık pay sahiplerinin haklarının sistematik bir şekilde ve sürekli olarak kısıtlanması
- Şirket amacı ile bağdaşmayacak faaliyetler
Sonuç
Sonuç olarak, aile şirketleri hem avantajlar hem de zorluklarla dolu özel bir işletme modelidir. Yukarıda yer alan açıklamalar ve Yargıtay kararlarında da anlaşılacağı üzere haklı sebep kavramı aile şirketleri açısından daha geniş ve subjektif olarak yorumlanarak mahkeme tarafından fesih sebebi sayılmaktadır.
Bu şirketlerin uzun vadeli başarısı, etkili bir iletişim, sağlam bir yönetim yapısı, profesyonel uygulamalar ve gelecek nesillere aktarılacak sağlam bir halefiyet planlaması ile sağlanabilir. Aile şirketlerinin hukuki konuları genellikle karmaşık olduğundan ve uzmanlık gerektirdiğinden şirketin kurucusu olarak halefiyet planlaması yapmak, hukuki riskleri doğru bir şekilde yönetmek, gerektiğinde ortaklık sözleşmelerini hazırlamak, revize etmek ve imzalamak ve dava süreçlerini takip etmek gibi ilgili bütün süreçlerde size doğru hukuki danışmanlığı vererek yanınızda olmaktan mutluluk duyacak Tercan Legal Hukuk Bürosu’nun tecrübeli avukat ekibine her zaman başvurabilirsiniz.
Stj. Av. Naz Torbaoğlu
“İşbu bilgi notunda yer alan hususlar hukuki tavsiye değildir ve hukuki tavsiye olarak anlaşılamaz. Hukuki görüş için bizimle iletişime geçebilirsiniz.”